Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14-Şubat-2010, 20:47   #6 (permalink)
zumrut_
Zümrüt Üye
 
zumrut_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 08-Haziran-2009
Ad- Soyad: zumrut
Bulunduğu yer: Yurt dışı
Mesajlar: 1.249
Teşekkürleri: 1.215
762 mesajına 2.493 kere teşekkür edildi.
Standart

topik için günün konusuna iştirak edeyim dedim......

Kelimelerin karşılıksız sözcüklerle devindiği birer söz dizimidir gözlerin gece kuşatmalarında.

Şimdi otuz dokuz parçaya bölüp kendimi söndürmeye nefesinin yetemeyeceği birer mum olmayı isterdim. Durdurmak için yılları... Salt sen ölme diye.

Kelimelerin karşılıksız sözcüklerle devindiği birer söz dizimidir gözlerin gece kuşatmalarında. Ay batımlarında karanfil kokuluyken uykusuzlukların sabaha doğru zamanlarda nazına kızaran güneş gelincik tarlalarını derler ellerinde.
Ellerinde yıllanmış emeklerin izleri var sevgili. Avuçlarının kaç yüz geceden topladığı kaç yüz bin yıldızın yansıması yakar nasırlarını.
Tutsan şimdi ellerimi çakmak gözlerle çıra gülüşler sarsa yüzümü.
Parlasam yüzüne; Işısam;Sokak lambalarını soldurup geceyi utandırsam.
Islaklığı ayyuka çıkmış bakışlarım nicedir tutulmamıştı böyle, ay tutulmalarını kıskandırmış, doğum zamanlarını muştularken sessiz bir gecede. Sen hiç çözemediğim bilmecede çözülürken zamana, zaman seni benden almayı bilemedi sevgili.
Tutsan şimdi ellerimi,;gitme kal; sözcüklerine yıkılmış melodileri kaldırsan ayağa İnan&; İnan ki yaramı besleyen kabuk, sargı bezlerine saklar da acısını kan yerine akıtır inatla aşk sancısını.
Aşk ki; her yıl sayısı artan mumlarında her biri birer kalp çarpıntısıdır. Yangın yerine döner de dudaklarında üflemeler, Bakırdan bronza çalar yüzünde alazlanmış mermer gölgeler.

Senden vazgeçmeyi bilmedim kendimden vazgeçmeyi bildiğim kadar. Bu yüzden;gece gözlerin; yarıladı her gece yarılarımı. Saman alevleri söndükçe tutuştu yeniden, tutkuya bezedi karartma gecelerimi, dantel dantel işlendi sanrılarıma tutukluluğum.
Oysa ki ağır bir saflıktım ve ne çok bir sevgiydim şimdi tabağındaki pasta kadar.
İçi kargaşalarla doldurulmuş bir yaşama üfle mumlarını, gün be gün eksilmede alkışlar, şarkıların yerini almada ağıtlar.
Alkışlarını çoğaltır şarkılarını söylerim daima ve bıkmadan. Eksik etmem dudağımdan özlemli bir tebriği.

Nice; Nice yıllara sevgili.

Öfkenin ve kırgınlıkların arasına iliştirilmiş mutlu anların toplamıdır yaşam. Ucuz değil&; Basit hiç değil; Niteliğini kendi sınırlarında belirlerken sınırları aşan bir duyguda bulur kendini insan. Güzelleştirir tüm çirkin gördüklerini gözüyle, eliyle en önemlisi insancıl niteliğini ortaya koyabilen yüreğiyle. Yürek deyip geçemez, duygunun ortasında duyumsadıkları ile var olan kimse.
O ki var olma sebebimiz, o ki var etme nedenimiz.
Varsıllaştırmak insanı tanrısal bir yetenektir sevgili! Tanrı vazgeçmedi sevmekten bizi ve istemedi bizden yenik düşmemizi. İşte bu yüzden bir dolu sebep sundu önümüze. Özel anlar verdi sevgimizin dönüşümlerini olgunlaştırmak için. Ve affetme ve anlama ve dinleme yetileri verirken bize ,hesaba katmadıkları hep üzdü onu ki hala üzmekte.

Sevgi;
Sevmeyi tamamlayan sevilmektir sevgili! Bu yüzden ortalıkta dolaşan ne çok yarım insan var görüyor musun? Ne çok insanın gözleri yerde biliyor musun? Yarımlık beraberinde öfkeyi getiriyor kuşkusuz. Ama belli ki yürekte yer etmiş bir sevdanın devamına engel değil; Belli ki her şeye&; Her şeye rağmen sevebiliyor insan. Ve bunun ispatı büyüyerek büyüterek yaşamaktır içimizden hiç sorgusuz geçip giden zamanı.
Sevgi; doğum günlerini unutmamak değil,
Sevgi; onu her gün yeniden doğurabilme cesareti ve yeteneğidir&;
Hiç hesapsız; Pazarlıksız; Her yeni gün doğurdum ben seni sevgili!
Seninle aynı havayı soluma şansım olsaydı, gözlerimin nasıl baktığını görseydin eğer tanrının bir insana verebileceği en büyük yetiyle tamamlayacaktın kendini. Var olmanın o muhteşem duygusunu kaç kişi yaşama şansını elde etmiştir ki?
Ama ben şakaklarından saçlarına uzanabilecek beyaz bir mevsimde adımlayamadım yüzündeki sokakları. Ne de bir temmuz sıcağında ter tenine serinlik olup savrulamadım denizlerine. Körfezlerinde yosun kokusu olamadım örneğin. İlk ve sonbaharların birbirine karıştığı, yeşil ya da sarı bir yaprak olma telaşına girmeden, denizlerin nilmavi çırpınışlarını yere seren yedi renkte, dört mevsimde polenlerimin seni sardığını hisseder sesimi duyardın mutlak sussaydı kuşlar.

Şimdi otuz dokuz parçaya bölüp kendimi söndürmeye nefesinin yetemeyeceği birer mum olmayı isterdim.
Durdurmak için yılları...
Salt sen ölme diye.... BAHA ÖZTÜRK

zumrut_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
zumrut_ kullanıcısına teşekkür eden 2 üye:
canselcan (16-Şubat-2010), Tugay NAYKI (15-Şubat-2010)