Bizim Coğrafya - Hayat Coğrafya'da, Coğrafya Hayatımızda  
Ana Sayfa'ya Git Forum'a Git Arşiv
Go Back   Bizim Coğrafya - Hayat Coğrafya'da, Coğrafya Hayatımızda >

GENEL TOPİK

> DERGİLER

DERGİLER Bilimsel içerikli dergiler.

Coğrafya'da Merak Edilenler-3

Coğrafya'da Merak Edilenler-3 Tarih değiştirme çizgisi nedir? doğudan batıya geçerken ya da batıdan doğuya geçerken takvim yaprağı yırtılır mı yoksa tekrardan mı kullanılır? Başlangıç meridyeninin doğusunda ve batısında 180'er meridyen bulunuyor.Dünyanın bir küre ...
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 09-Eylül-2009, 02:19   #1 (permalink)
didanlı
Özel Üye
 
didanlı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 04-Haziran-2009
Bulunduğu yer: antep
Yaş: 47
Mesajlar: 328
Teşekkürleri: 110
113 mesajına 788 kere teşekkür edildi.
Standart Coğrafya'da Merak Edilenler-3

Tarih değiştirme çizgisi nedir? doğudan batıya geçerken ya da batıdan doğuya geçerken takvim yaprağı yırtılır mı yoksa tekrardan mı kullanılır?

Başlangıç meridyeninin doğusunda ve batısında 180'er meridyen bulunuyor.Dünyanın bir küre olduğunu da hatırlarsak birbirine en uzak iki meridyen arasında 180x4=720 dakika zaman farkı var. Bu da 12 saate denk geliyor. 180.meridyen tarih değiştirme çizgisi olarak kabul edilir. Bu meridyenin doğu tarafında batı meridyenleri, batı tarafında ise doğu meridyenleri bulunmaktadır.Dolayısıyla,doğu meridyenlerinin olduğu batısında bir gün ileri,batı meridyenlerinin olduğu doğusunda ise bir gün geridir.Zaman gerçekte değişmese de yapay olarak üretilmiş zaman, takvim
Cam nasıl üretilir? Hangi aşamalardan geçer?

Cam yapımının ilk basamağı doğru maddelerin uygun oranda bir araya getirilmesidir. Günlük hayatımızda karşımıza çıkan ve camın hammaddesini oluşturan maddeler, kum, soda ve kireçtir. Kum, cam yapımında ana malzemedir. Soda, düşük sıcaklıkta akıcı hale gelmesini sağlar. Kireçse, kimyasal etkilere dayanıklılığını artırır. Bir araya getirilen bu maddeler 15000C’deki fırınlarda eritme işlemine tabi tutulur.

İnsanoğlu volkanik cam veya obsidyen diye anılan doğal camı çok eski zamanlarda keşfetmiş ve bu doğal madeni işleyerek, bıçak, ok ucu, silah süsleme aracı ve mücevher olarak kullanmıştır.

Suni camın ilk olarak nasıl üretildiğine dair hiçbir kanıt olmamasına rağmen, Romalı bir tarihçi olan Pliny, camı ilk olarak Finikeli denizcilerin bulduğuna işaret eder. Hikayeye göre denizciler, Suriye'nin Prolemais bölgesindeki sahilde bir kamp kurarlar ve ateş yakarak kaplarını, aynı zamanda yükleri olan soda blokları üzerine koyarlar. Ertesi gün uyandıklarında, ateşin sıcaklığından dolayı kum ve sodanın camı oluşturduğunu görürler.

Camın ilk olarak Mısırlılar ve Finikeliler tarafından İ.Ö. 2. yüzyılda üretildiği söylense de, Mezopotamya'da bulunan ilk cam örneklerinin tarihi, İ.Ö. 3. yüzyıla dayanmaktadır. Cam eski zamanlarda çoğu kez kralların himayesinde ve krala bağlı olarak faaliyet gösteren atölyelerde veya zengin müşterilerin gereksinimlerini karşılamak amacıyla üretilmiştir. Bununla beraber, ilk günden beri değerli taşlara ve insan eliyle yapılmış madeni eşyalara alternatif olarak üretilmiş ve kullanılmıştır. Roma Dönemi'nden itibaren, hemen hemen tüm cam eşyaların üretiminde taş, maden ve seramik eşyalar taklit edilmiştir.

M.Ö 12000 ile M.Ö 4000 yılları arasında cam ilk kez dekoratif küçük boncuklar olarak kullanılıyordu. Doğu Akdeniz bölgesindeki ilk cam bulgularına, Antalya’nın Kaş ilçesi yakınlarında, İ.Ö. 2000 yılı civarında, bir ticaret gemisinin kargo bölümünde rastlanıyor.

M.Ö. 2500 yıllarında kullanım amaçlı cam objeler yapıldığını görüyoruz. M.Ö 1000 yıllarında ise Mısırlılar camı oldukça zaman alıcı ve zor bir işlemden geçirerek elde etmeye başlıyorlar. Bu yüzden de cam kıymetli eşya olarak görülüyor. M.Ö. 300 ve M.Ö 20 yıllarına gelindiğinde, bugün "Cam Üfleme Tekniği" dediğimiz teknik, Suriyeli cam ustaları tarafından kullanılmaya başlanıyor. 7. yüzyıldan itibaren Mısır'ın İskenderiye şehri cam yapım merkezi haline geliyor. Türklerde cam sanatı Selçuklularla beraber başlıyor ve İstanbul'un alınışından sonra Osmanlı döneminde gelişiyor. İstanbul ve çevresinde birçok cam atölyesi kuruluyor. 14. yüzyılın başlarında Çubuklu yakınlarında kurulan Kristal Cam imalathanesinde Çeşm-i Bülbül adı verilen bir cam çeşidi yapılmaya başlanıyor. 20. yüzyıla gelinceye kadar cam yapımında seri üretime geçilemiyor. Türkiye'de çağdaş anlamda ilk cam fabrikası 1934 yılında Paşabahçe'de kuruluyor.

Cam yapımında bilinen en eski teknik iç kalıplama tekniğidir. Metal bir çubuğun ucundaki şekil verilmemiş kil kalıbın üzerine cam dökülüp yavaş yavaş soğutularak elde ediliyor, soğuma işleminden sonra kalıp çıkarılıyordu.
Kalıba döküm tekniğinde, önceden hazırlanmış kalıpların içine ya da dış kalıp üzerine camın dökülerek şekillendirilmesidir.
Üfleme tekniğinde, ortası boş, "pipo" adı verilen üfleme çubuklarıyla cama şekil veriliyordu. Eriyik sıvı halden katı hale kısa sürede geçeceği için piponun ucundaki cam, yine piponun yardımıyla avuç içinde hızlı bir şekilde döndürülerek şekillendirilmeye çalışılıyor. Yavaş yavaş pipo üflenerek cama şekil vermeye başlanıyor. Sap, kulp ve ayak gibi ekler yapılacaksa bu formu verecek olan parça eritilerek yapıştırılıp makasla kesiliyor. Aniden donup kırılmaması için soğutucu fırınlarına alınıyor. Bu teknik Suriyeli ustalar tarafından kullanılmaya başlanan ve günümüze kadar gelen bir tekniktir.

Kalıba üfleme tekniğinde ise cam üfleme tekniğinin keşfinden sonra kil, ahşap ya da metal kalıpların içine üfleme yapılarak kalıbın şeklini almasıyla elde ediliyordu. Böylece aynı formda objeler yapmak mümkün olmuştu.
Uçaklardan beyaz duman neden çıkar?

Uçakların egzosundan çıkan yakıt artığı gazların yanısıra bir miktar su buharı da bulunur. Su buharı yüksek irtifalardaki soğukta yoğuşarak buz kristallerine dönüşür. Yüksekten uçan uçakların arkalarında bıraktıkları beyaz izler, bu kristallerden oluşur
Kuru buz nedir

Karbondioksitin düşük sıcaklıkta katı hale geçmiş durumuna kuru buz denir. Örneğin, yüzey sıcaklık ortalaması -50 derece kadar olan Mars gezegeninde geniş alanlar atmosferdeki karbondioksitin yoğuşması ile oluşmuş kuru buz örtüsüyle kaplıdır. Buz pateni pistlerinde de genellikle kuru buz kullanılır.
Merhaba, okulda basit bir termometre nasıl yapabiliriz?

Sıcaklığı ölçmek için termometre yapmak çok kolay. Bir sürahi içinde 1 lt’den biraz fazla suya birkaç damla mürekkep karıştırın. Bundan başka 1 lt’lik pet şişe ve pipet gerekiyor. Şişenin kapağına pipeti geçirin. Pet şişeye daha önce hazırladığınız mürekkepli suyu koyduktan sonra kapağı ağzına takın. Yalnız şişede hiç hava kalmasın. Kapaktaki delikle içindeki pipet arasındaki boşluğu biraz mum damlatarak kapatabilirsiniz. Bir damlalığın yardımıyla mürekkepli sudan biraz alıp pipette belirli bir su seviyesi elde edin. Suyun buharlaşmasını engellemek için 1 damla yağ da ekleyebilirsiniz. Pipetin üzerine 7 x 13 cm boyutunda beyaz kartonu bantla yapıştırınca termometreniz hazır. Sıvılar ısınınca genleşir, soğuyunca büzülür. Termometre de aynı ilkeyle çalışır. Normal bir termometreden hava sıcaklığına bakın ve bu değeri pipetin içindeki su seviyesinin karşısına yazın. Hazırladığınız düzeneği buzdolabında 2 saat kadar termometreyle bekletin. Sonra termometrede okuduğunuz sıcaklığı kendi yaptığınız termometrede işaretleyin. İki değer arasındaki ortalama sıcaklıkları belirleyin.

Denizlerdeki yakamozların denizdeki bazı canlılardan oluştuğunu okumuştum. Ancak bu olayda ışığın yansımasının da etkisi yok mu?

Evet dediğiniz gibi yakamozları küçük bir deniz canlısı olan Noctiluca miliaris türü plankton oluşturur. Işığın yansıması yakamozun görülmesini biraz engeller. Ay’ın olmadığı zamanlarda yakamoz daha iyi görünür. Daha doğrusu yakamoz, kapalı havalarda ve denizde dalga fazla olduğunda en iyi görünür
Anadolu nereye denir. Adını nereden ve nasıl almıştır?

Türkiye’nin İstanbul Boğazı’yla Avrupa’dan ayrılan Asya kıtasındaki topraklarına Anadolu denir. Hatta bu bölgeye tarihte “Küçük Asya” dendiği de olmuştur. Anadolu adı üzerine çeşitli söylenceler var. Anadolu’ya gelen ilk akıncıların yaşlı bir kadına rastlaması en bilindik efsane. Yaşlı kadın yorgun argın gelen akıncılara ayran ikram eder. Askerlerin her biri “ana dol” diye ayranları bittikçe çanaklarını yaşlı kadına uzatırlar. Kadın da elindeki testiyle her birinin çanaklarını doldurur, ama ne hikmetse ayran hiç bitmez.
Elbette bu işin söylence kısmı. Anadolu’nun bilinen ilk adı Hatti Ülkesi. Burada yaşayan ve sonraları Hititlerle kaynaşan toplumun adından alıyor adını. Anadolu sözüyse bölgeye sonradan gelen Yunanlıların verdiği bir isim. Yunanca anatole ya da farklı bir söylenişle anatoli Yunanca “doğu” anlamına geliyor. Yunancada “ana” sözü yukarı anlamına geliyor. Buradan yola çıkarak “anatelein” Güneş’in yukarı kalktığı yer, yani Güneş’in doğduğu ülke. Ege denizinin karşı kıyısından bakınca bu topraklara Güneş’in doğduğu ülke adının verilmesi hiç de şaşırtıcı değil.

Yumurtanın dikine iki tarafından da bastırıldığında kırılmıyor. Bunun nedeni nedir?

Yumurta kabuğunun sağlam ve kararlı olmasının nedeni, geometrik şekli. Yumurtanın kubbe şeklini, günümüzde birçok yapıda görüyoruz. Yapılarda kubbe şeklinin tercih edilmesinin nedeniyse, bu tip yapılarda ağırlığın belirli bir noktaya değil, kubbenin her noktasına eşit olarak dağılması.
Kış aylarında statik elektriklenme daha çok olmaktadır. Nedenini açıklayabilir misiniz

Kışın hava yaza göre daha kuru olduğundan, sürtünme sonucunda oluşan statik elektrik yükler dağılmakta zorluk çeker ve daha fazla birikir. Halbuki yazın hava, içerdiği nem oranı daha yüksek olduğundan, daha iletkendir ve statik yükün fazla birikemeden dağılmasını sağlar.
En uzun süre yaşayan canlı türü hangisidir? Ömrü kaç yıldır?

En uzun yaşayan canlılar bitki türlerinden bazıları. Şimdiye kadar bilinenleiryse Amerika kıtasında bulunan “sekoya ağaçları”. Kaliforniya’daki bir tür 3000 yaşında. Ülkemizde de bir 2000 yaşında bir sedir bulunuyor (Elmalı-Antalya
Kadınlar ve erkekler arasındaki üşüme farkının genetik veya daha başka nedenleri var mı? Örneğin deri kalınlığı farkı veya yağ tabakasının daha kalın olması gibi..

Kadınların vücut yüzey alanı / toplam vücut kütlesi oranı erkeklerden daha fazla. Bu nedenle de daha hızlı bir şekilde ısı kaybediyorlar. Kadınların bazal metabolizmasının erkeklerden daha düşük olması da, daha kolay üşümelerinin bir diğer nedeni.
Yağ doku farkı konusunda da haklısınız. Erkeklerde kas doku daha iyi gelişmişken, kadınlarda da yağ doku erkeklerden daha fazla miktarda bulunuyor. Ve çoğumuzun bildiğinin aksine, yağ dokunun fazla olması, daha fazla üşümeye neden oluyor.
Şöyle ki, kural olarak derimiz soğuk olduğunda üşüyoruz. Kalın bir yağ tabakası da, dışarıdaki soğuk havanın içeriye geçmesini önlemesinden daha önemli olarak, vücut içindeki ısının deriye ulaşmasını engellediği için üşümeye yol açıyor. Kadınlarda yağ doku daha fazla olduğu için de, vücut ısılarının deri üst yüzeylerine ulaşması daha zor. Bu da, geçerli bir “daha fazla üşüme” nedeni.

Tuvaletimizi yaptıktan sonra neden titreriz?

Erkeklerde idrar boşaltımı sonrası titreme, oldukça seyrek görülen bir refleks. Sıklıkla idrarın çok fazla olduğu ya da idrarın uzun süre tutulması gerektiği, yani idrar kesesinin fazla basınca maruz kaldığı durumlar sonrasında tuvalete gidildiğinde yaşanıyor.

Otonom sinir sistemi, simpatik ve parasimpatik olarak adlandırılan ve etkileri birbirlerine ters olan iki alt sistemde inceleniyor. Simpatik sinir sistemi, sıklıkla heyecan ve stres altında çalışıyor ve etkilerinin arasında da idrar kesesinin rahat, idrar kanalınınsa kasılmış olarak tutulması bulunuyor. İdrar kanalının genişletilmesi ve idrar kesesinin kasılması sonucu tuvalet ihtiyacının giderilmesiyse, rahatlama durumunda devreye giren parasimpatik sinir sisteminin işlevi. İdrarın uzun süre tutulması gibi stres yaratıcı bir durum sonrasında parasimpatik sinir sistemi sonunda devreye sokulabildiğinde, “kateşolamin” adı verilen rahatlatıcı hormonların (dopamin, epinefrin, vb) salgılanması ve kan akışının o bölgedeki anlık hızlanışı, büyük olasılıkla bu titremelerin esas nedeni.
Çift sarılı tavuk yumurtasının oluş nedeni nedir?
Kuş yumurtaları, ovaryumdan serbest bırakılan yumurta hücrelerinin, eşey kanalı boyunca bir kabukla kaplanması yoluyla oluşuyor. Ovaryumdan serbest bırakılacakları zaman birbirinden ayrılmayan 2 farklı yumurta hücresinin, eşey kanalında kabukla kaplanması sonucunda da çift sarılı yumurtalar oluşuyor. Bazı durumlarda da, ovaryumdan serbest bırakılan bir yumurta hücresi “yolunu kaybedebiliyor” ve daha sonra başka bir yumurta hücresiyle karşılaştığında, onunla birleşerek kabukla kaplanabiliyor. Bu tip aksaklıklar, bazen içinde hiç yolk (yumurta sarısı) bulunmayan yumurtaların üretilmesine de neden olabiliyor.

Çift sarılı yumurtalar, sıklıkla yumurtlama eşzamanlılık döngüleri gelişimini henüz tamamlayamamış olan genç tavuklarda görülüyor. Genetik koşullar da çift sarılı yumurta üretiminde bir etken olabiliyor. Normal yumurtalardan daha iri hacimli olan bu yumurtalarda yavru gelişimi sıklıkla olası değil. Bunun nedeni de, yumurtanın içinde yavru gelişimine olanak tanıyacak kadar yer ve yeterli besin bulunmaması. Yine de, bir şekilde yavru gelişimi başlarsa, 18 gün içinde bu yavrular yaşamlarını yitiriyorlar.

Bir kedinin sırtına bir tereyağlı ekmek bağlayıp bir gökdelenden aşağıya bırakırsak, kedi neden yere düşmez?


Tereyağı biliminin (butterology) sayısız deneyle kanıtlanmış öngörüsüne göre, üzerine tereyağı sürülmüş (margarin konusunda bu kadar kesin konuşulmuyor) bir dilim ekmeği elinizden yere düşürdüğünüzde mutlaka yağlı tarafı halının üzerine geliyor. Öte yandan kedi ilminin daha az kesin olmayan temel kuralı da pencereden düşen kedinin hiçbir zaman sırtının yere gelmeyeceğine, hayvanın mutlaka dört ayak üstüne düşeceğine hükmediyor.
Böyle olunca da iki kesin fizik kuralının birlikte işleyişi, kedinin havada asılı kalmasını sağlıyor. Fizikçiler, bu denge durumunun bozulabilmesi için ya kedinin sırtındaki tereyağının bir kısmının sıyrılması gerektiğini (bu durumda kedi yükseliyor) ya da kedinin ayaklarından bazılarının feda edilmesi (tıp dilinde öyle diyorlar) gerektiğine işaret ediyorlar (ki, bu durumda da kedi yere inebiliyor).
Bu kuramın pratik uygulamasının uçan dairelerde görülebileceğini söyleyenler de var. Güya uçan daireleri tepelerinde durup kendilerini izlerken görenlerin duydukları vınlama sesi, bu araçların altlarına bağlı yüzlerce tekirin bir arada mırlamasından kaynaklanıyormuş. Kediler bir şekilde sırtlarındaki yağlı ekmeğe uzanıp yerlerse, forsalıktan kurtulup yere inebiliyorlarmış, ama sürtünmeden ısınıp kor gibi parlayan uzay gemisi de az sonra üzerlerine düştüğü için özgürlüğün tadını uzun boylu çıkaramıyorlarmış.
Tabii her yerde olduğu gibi çıkıntılık yapıp bu tartışılmaz kurama itiraz edenler yok değil; ama eminim senin de çok iyi bildiğin gibi onların iddialarını (dört boyutlu uzayda kedi-tasma bağdaşmazlığı ve bundan yararlanıp fazladan boyutlarda nasıl gezinti yapılabileceği) ve çözümlerini anlayabilmek için tereyağlıkedibiliminin (artık olgular tek bir bilim disiplini yerine multidisipliner yaklaşımla daha iyi açıklanıyor, ör: biyofizik) ""intermediate" ve "advanced" düzeylerini okuyup özümsemiş olmak gerekiyor.

Denizler ve göller neden üstten donar?

Bunun iki değişik nedeni var. Birincisi, deniz ve göllerin sadece üstten soğuyabilmesi. Havanın sıcaklığı mevsimlerle sürekli değişir. Buna karşın, suyun altındaki yer uzun yıllar boyu aynı sıcaklıkta kalır. Gerçi ara sıra volkanik aktiviteler nedeniyle su alttan ısınabilir, ama alttan soğuması hiç bir zaman söz konusu değil. Bu nedenle, havanın soğuk olduğu durumlarda, su üstten ısı kaybettiği için, suyun içindeki sıcaklık aşağıdan yukarıya doğru azalıyor. En soğuk yer en üstte olduğu için de donma buradan başlıyor.
İkinci nedense biraz daha önemli. Buzun yoğunluğu suyunkinden daha az. Bundan dolayı, suyun içinde
bulunan herhangi bir buz kütlesi, kaldırma kuvvetinin etkisi altında su yüzüne çıkma eğilimindedir. Buna, bir de suyun yoğunluğunun 4°C’de en yüksek değerine ulaştığını ekleyelim. Yoğunluk farkı nedeniyle kaldırma kuvveti etkisini hissettirir. Eğer suyun sıcaklığı her yerde 4°C’nin üzerindeyse, sıcak su yukarı çıkar, soğuk su da aşağı iner (çaydanlıkta kaynayan su gibi).
Ama eğer sıcaklık her yerde 4°C’nin altındaysa, bu defa soğuk su yukarı çıkar, sıcak su da aşağı iner. Bu da donmanın en soğuk olan yerden, yani yukarıdan başlaması anlamına geliyor.
İşte bu nedenden dolayı, buzluğa bir bardak su koyduğunuzda da donma ilk önce tepeden başlar. Bardağın yanlardan ve alttan ısı kaybetmesi bu gerçeği değiştirmiyor. Fakat, donma başlayıp suyun üstünde bir buz tabakası oluştuktan sonra işin rengi biraz değişebilir. Çünkü buz, ısıyı daha zayıf iletir. Bu nedenle, yanlardan ve alttan olan ısı kaybı, üstten olan kayıptan daha fazla olabilir (bu bardağın ısıyı ne kadar iyi ilettiğine bağlı). Eğer bardak kanalıyla gerçekleşen ısı kaybı çok fazlaysa ve soğuk suyun yukarı yükselmesi için yeteri kadar zaman yoksa, bardağın yan ve alt yüzeylerinde de donma başlayabilir. Bu da ilginç bir duruma yol açar: Buzdan bir kabukla paketlenmiş su.
Her durumda suyun ortası en son donar.

Suyu kaynattığımızda neden taşmıyor? Süt, çorba gibi sıvı olan şeyleri kaynattığımızda taşıyor. Bunun sebebi nedir?

Sütü ısıttığınızda yüzey bir köpük tabakasıyla kaplanıyor ve köpüğün içindeki havanın ısı iletkenliği düşük olduğu için sıvıdan ısı kaybı azalıyor. Kaynayan bir sıvıda, sıvı alttan hızla ısı alır, ısınan sıvı yukarıya yükselir; yüzeye ulaşınca da burada bir miktar ısı kaybeder, sonra da tekrar aşağıya iner vs. Köpük tabakası yukarıdan olan ısı kaybı mekanizmasını büyük ölçüde önlediği için sıvı aşırı ısınmaya başlıyor. Bu da buharlaşmanın hızla artmasına neden oluyor. Fakat buhar yüzeyden kaçamadığı için yeni köpükler oluşuyor. Durum böyle olunca taşma kaçınılmaz oluyor.
Burada önemli olan nokta, ısı kaybının en çok sıvının üst yüzeyinden olması. Kabın yan tarafından olan ısı kaybı o kadar fazla değil. Üst yüzeydeki en önemli soğuma mekanizması bir miktar sıvının (yukarıdaki durumlar için suyun) buharlaşması. Bir sıvıyı buharlaştırmak için büyük miktarda ısı vermek gerektiği için, buhar çıkması sıvının üst yüzeyini oldukça soğutuyor.
Su için aynı şeyin gözlemlenmemesinin nedeni, yüzeye çıkan kabarcıkların köpük oluşturmaması. Bu açıklamayı sınamanın iyi bir yolu, suya bir miktar deterjan ya da sabun katarak kaynatmayı denemek (çok az yeterli olabilir). Bu maddeler suyun yüzey gerilimini düşürdüğü için, köpükler kolayca patlamayacaktır. Yüzeyde oluşan köpük tabakası da eninde sonunda taşmaya yol açacaktır.

Hava embolisi nedir? Teşekkürler.

“Hava embolisi”, kan damarları içerisine hava girip bu havanın dolaşım yoluyla kalbe, oradan da beyin, akciğer veya diğer hayati organlara gitmesine deniliyor. Belirli bir hacme kadar zarar vermeyen bu durum genellikle yüksek hacimlerde öldürücü oluyor.

Güneşin merkezindeki sıcaklık kaç derecedir?

Yaklaşık 15 milyon santigrat derece.
Yanan bir mumun ortamda bulunan sigara dumanını azalttığı ya da yok ettiği doğru mu? Nasıl?
Yanan mum ortamda bulunan sigara dumanını azaltmaz ya da yok etmez. Ancak insanların sigara dumanından daha az rahatsız olmasını sağlayabilir. Çünkü, yanan mumun yaydığı sıcaklık sayesinde mum etrafındaki hava ısınır. Isınan hava yükselir. Bu yükselmeyle sigara dumanı da yukarı doğru yükselir. Böylece, yanan bir mumun olduğu masanın etrafında oturan insanlar, dağınık bir şekilde sağa sola doğru uçuşan sigara dumanından kurtulmuş olurlar. Fakat, duman odadan yok olmaz, yalnızca odanın tavanına doğru yükselir
Tüm dünyada bulunan toplam petrol ve doğalgaz rezervleri kaç yıl sonra bitecek?

Dünyada halen bilinen petrol rezervleri 2-3 trilyon varil, yani 250-380 milyar ton. 2002 yılı itibariyle yıllık tüketim hızı 3.2 milyar ton.
Bilinen gaz rezervleri 150 trilyon, 2002 yılı itibariyle yıllık tüketim hızı 2.5 trilyon metreküp.

Tüketim hızlarının ekonomik gelişmeyle birlikte artacağı, fakat bu arada yeni rezervlerin de bulunacağı tahmin ediliyor. Dolayısıyla dünyamızın, 80 yıl yetecek kadar petrolünün, 70-80 yıl yetecek kadar da doğal gazının olduğu sanılıyor

Bir haftada neden yedi gün vardır ? Bunun bilimsel bir nedeni var mı ?

Haftanın yedi gün olması, yapay olarak belirlenmiştir ve hiçbir astronomik temele dayanmaz. Kavramın kökeni genellikle eski Yahudilere ve Kitab-ı Mukaddesteki yaratılış öyküsüne dayandırılır. Buna göre Tanrı, yaratma işini altı güde tamamlamış ve son günde dinlenmişti. Bununla birlikte Sümerlerin ve Babillilerin de haftayı yedi günlük dilimlere ayırdıkları biliniyor. Bu anlamda Yahudiler, haftayı yedi güne ayırma geleneğini Babil ya daSümer uygarlığından almış olabilir. Babillilerin haftayı yedi güne ayırma nedeniyse, o dönemde bilinen beş gezegene Güneş ve Ay’ı eklediklerinde elde ettikleri sayının 7 olmasıydı. Eski Romalılar 10’ar günlük bazen de 8’er günlük haftaları olan takvimler de kullandılar. Ne var ki haftanın yedi gün olması, Güneş takviminin hazırlaması sırasında yeniden kabul edildi. Bir yılın kesin olarak saptanması ve zamanın ölçülmesi bakımından haftanın yedi gün olmasının oldukça yararlı olduğuna karar verildi.

Pusula nasıl oluyor da kuzeyi gösterebiliyor?

Dünya'da iki tür kuzey vardır: Gerçek Kuzey ve Manyetik Kuzey. Manyetik Kuzey nedeniyle Dünya dev bir mıknatıs çubuğu gibi davranır. Bu dev çubuğun kuzey-güney doğrultusundaki alanı serbest haldeki mıknatısların aynı doğrultuya yönelmesine yol açar. Pusulalarda da mıknatıslı minik metaller kullanıldığından, bunları yere paralel halde tuttuğumuzda bu minik metal çubuklar kuzey-güney doğrultusunu gösterirler. Gerçek ya da harita kuzeyiyle Manyetik Kuzey arasındaki farka "manyetik fark" denir ve bu fark çok küçüktür. Birkaç derecelik fark, haritadan pusula yardımıyla yön bulurken
hesaba katılır.

Kağıt, karton kesmek neden güzelim dikiş makaslarını köreltir?

Kartonların büyük bir bölümünde, özellikle de oluklu mukavvalarda, bir arada tutucu malzeme olarak kullanılan yapışkanların içinde silis bulunur. Zımpara kağıtlarının çoğunun üstünde silisli zımpara yazar. Bu silis aşındırıcı etkiye sahiptir. Bazı kağıtlarda da yine benzer biçimde kil ve kalsiyum karbonat gibi malzemeler kağıdı sertleştirmek, mürekkep emici hale getirmek vs için kullanılır. Bunlar da silis gibi aşındırıcı etkiye sahiptir. Ve bu yüzden de kağıt ve karton kestikçe makaslarımız körleşir.


__________________
COĞRAFYA AYAKLARLA ÖĞRENİLİR/ÖĞRETİLİR

Konu didanlı tarafından (09-Eylül-2009 Saat 02:22 ) değiştirilmiştir.
didanlı isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alıntı ile Cevapla
didanlı kullanıcısına teşekkür eden 2 üye:
bahriaskin (09-Eylül-2009), GUNBAN (09-Eylül-2009)

Cevapla

Etiketler
coğrafyada, edilenler3, merak


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 13:09.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by BizimCografya.com® Copyright ©2008 - 2011, Baylas
Bu Forumda üyeler kendi düşüncelerini yazabilir bu yüzden yazılan içeriklerden BizimCoğrafya.com Sorumlu tutulamaz. Yinede Yasalarca yasaklanmış içerikleri yada telif hakkı olabilecek içerikleri şikayet etmek için info@bizimcografya.com adresine mail atabilirsiniz, en kısa sürede dönüş yapılacaktır...

Baylas | Coğrafya | Sınav | Mynaq