Bizim Coğrafya - Hayat Coğrafya'da, Coğrafya Hayatımızda  
Ana Sayfa'ya Git Forum'a Git Arşiv
Go Back   Bizim Coğrafya - Hayat Coğrafya'da, Coğrafya Hayatımızda >

GENEL TOPİK

> GENEL

GENEL Her konuda yazıp çizebileceğiniz bölümümüz.

İlginç Okunmasini Tavsiye Ederim..

İlginç Okunmasini Tavsiye Ederim.. Aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyüktür. 4/10/2008 - Mordehay Vanunu 18 yıllık hapis cezasını tamamlayan 49 yaşındaki eski nükleer teknisyen Mordehay Vanunu özgürlüğüne - tabii buna özgürlük denirse - ...
Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 12-Ekim-2009, 15:35   #1 (permalink)
zumrut_
Zümrüt Üye
 
zumrut_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 08-Haziran-2009
Ad- Soyad: zumrut
Bulunduğu yer: Yurt dışı
Mesajlar: 1.249
Teşekkürleri: 1.215
762 mesajına 2.493 kere teşekkür edildi.
Standart İlginç Okunmasini Tavsiye Ederim..

Aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyüktür.

İlginç Okunmasini Tavsiye Ederim..4/10/2008 - Mordehay Vanunu

18 yıllık hapis cezasını tamamlayan 49 yaşındaki eski nükleer teknisyen Mordehay Vanunu özgürlüğüne - tabii buna özgürlük denirse - kavuştu. Serbest kalması İsrail’in, en büyük kaygısını bir kez daha gündeme taşıyacak: dikkatler bir kez daha Vanunu’nun ifşaatlarıyla varlığı kanıtlanan İsrail’in nükleer silahları üzerinde yoğunlaşacak.

VANUNU’NUN MACERASI NASIL BAŞLADI?

Mordehay Vanunu, 1954’te Fas’ın Marakeş kentinde, dindar ve kalabalık bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesi 1963’te İsrail’e göç etti. Okulu bırakan Vanunu İsrail ordusunda üç yıl görev yaptı. Çavuş rütbesiyle terhis olduktan sonra teknisyen olarak Necef çölündeki Dimona nükleer reaktör merkezinde çalışmaya başladı. Dimona’da 9 yıl geçirdi. Çalışırken bir yandan da Ben Gurion Üniversitesi’nde felsefe eğitimi alıyordu. Kendisinin daha sonra ‘vicdan krizi’ olarak tanımladığı bu dönem, Vanunu’nun İsrail hükümetinin politikalarından rahatsız olmaya başladığı sürecin de başlangıcı oldu.
İsrail ordusunun Lübnan işgalinde asker olarak görev yapmayı reddeden ve bu yüzden hapis cezasına çarptırılan profesörü Evron Pollakov’un etkisinde kalan Vanunu, dört Yahudi ve beş Arap öğrenciyle birlikte barış için çalışan “Kampüs” adında bir örgüt kurdu. Filistinlilere sempatisini de hiçbir zaman gizlemedi.
Vanunu’nun görüşleri ve faaliyetleri İsrail güvenlik birimlerinin dikkatini çekti ve Vanunu’yu izlemeye başladı. İsrail’in politikalarına tepki duyan, ama ne yapacağını kestiremeyen Vanunu gizlice, çalıştığı tesisin fotoğraflarını çekmeye başladı. Bunu yaparken, önceleri belirgin bir amacı yoktu.
Görüşleri ve faaliyetleri nedeniyle 1985’te Dimona’daki işine son verilen Vanunu, aldığı 7 bin 500 dolarlık tazminatla, Nepal, Burma ve Tayland’ı ziyaret etti. Sonra da hayatında yeni bir dönüm noktasını teşkil edecek olan Avustralya’ya gitti. Orada taksi şöförlüğü ve bulaşıkçılık gibi işlerde çalıştı. Kilise’deki rahiple dost oldu ve bir süre sonra Hıristiyan olmaya karar verdi. 1986’de Anglikan olarak vaftiz edildi ve John Crossman adını aldı.
Kilisede, barış ve nükleer silahların yayılmasının nasıl önleneceğinin konuşulduğu bir toplantıda, Vanunu, Dimona hakkında bildiklerinden bazılarını anlattı. Bu, aynı kilisede çalışan Kolombiyalı bir serbest gazeteci olan Oscar Guerrero’nun dikkatini çekti. Kolombiyalı gazeteci, bildiklerini anlatması için ona cesaret verdi. Avustralya basınının konuyla ilgilenmesini sağlayamayan Guerrero, İngiltere’ye giderek Sunday Times ile bağlantıya geçti. Hikayeyi ilginç bulan gazete, 1986 yazında İsrail’in inkar etmesine rağmen gizlice nükleer silah ürettiğine dair iddaların doğruluğunu araştırması için muhabiri Peter Hounam’ı Sydney’e gönderdi.
Hounam, Mordehay Vanunu ile ilk karşılaşmasını anlatırken, “Onu hemen sevdim” diyor. Vanunu ile 12 günü birlikte geçirdiklerini, sorularına dobra yanıtlar aldığını söyleyen İngiliz gazeteci, İsrail’de Vanunu’ya yapılanlardan büyük hayalkırıklığına uğradığını belirtiyor. Bu 12 günün sonunda, Vanunu’nun da Hounam ile birlikte İngiltere’ye giderek bildiklerini Barış Hareketi’nde yer alan nükleer alanda uzman bilimadamlarıyla paylaşması konusunda uzlaşıldı.
Ama hikaye Sunday Times’de yayınlanmadan önce Mordehay Vanunu izni kaybettirdi. Gazete hikayenin basımını sürekli erteliyordu. Bu arada bazı bilgiler basına sızmıştı. Sunday Mirror gazetesi de sızan yetersiz bilgilere dayanarak Vanunu’yu yalancı olarak tanımlamıştı. Bütün bu süreç onu öfkelendirmiş ve moralini bozmuştu.
Tam bu sırada kendini Amerikalı turist olarak tanıtan Cindy ile tanıştı. Cindy de onun gibi İsrail hükümetinin izlediği politikalarına karşı çıkıyordu. Durumdan şüphelenen İngiliz gazeteci Hounam, kadının yalan söylüyor olabileceği ve bir Mossad tuzağıyla karşı karşıya kalabileceği konusunda Vanunu’yu uyardı, ama dinletemedi. Cindy, Vanunu’yu birlikte bir tatil için Roma’ya gitme konusunda ikna etmeyi başardı.
Mordehay Vanunu, böylece hiçbir zorluk çıkarmadan Mossad’ın kucağına düşüverdi. Daireye girdiği ana kadar Cindy’ye inanan Vanunu, bir anda karşısında Mossad’ın iki ajanını buldu. Eski İsrailli nükleer teknisyeni uyuşturan Mossad ajanları, Vanunu’yu bir yatla hemen İsrail’e kaçırdı.

GİZLİCE YARGILANIYOR VE SUÇLU BULUNUYOR
Mordehay Vanunu ayıldığında Mossad’ın genel merkezindeydi. Önünde ise 5 Ekim’de Sunday Times’ta yayınlanan hikayesi duruyordu. Mossad’ın sorduğu ilk soru şuydu: “Verdiğin zararı gördün mü?” Kapalı bir mahkemede vatana ihanet ve casusluk suçlarından yargılandı, suçlu bulundu ve 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezasının ilk 11 buçuk yılını tek başına hücrede geçti. Bu sürenin ilk iki buçuk yılında 24 saat boyunca kamerayla izlendi, penceresiz hücresinde ışıklar sürekli açıktı.
Bu durum 1998’de en uzun süre hücrede kalan mahkum ünvanıyla Guinness dünya rekorlar kitabına girmesini sağladı. Dış dünyayla bağlantısı sadece gardiyanı ve ailesinden birinin iki haftada bir gerçekleştirdiği ziyaretlerdi. Cezasının onikinci yılında diğer mahkumların arasına karışmasına izin verildi.
Bundan sonra sağlığında belirgin bir düzelme görülen Vanunu, günlerini Immanuel Kant, Jean-Paul Sartre, Albert Camus ve Friedrich Nietzsche oku***** geçirdi. Son zamanlardaysa ilgisi daha çok tarih kitaplarına, özellikle Amerikan tarihine yöneldi. Okumadığı zamanlardaysa opera dinledi.

ULUSLARARASI DESTEK VANUNU’YU KURTARAMADI
Mordehay Vanunu, İsrail tarafında bir hain olarak görülmesine karşılık her zaman büyük bir uluslararası desteğe sahip oldu; her ne kadar bu destek onun 18 yılını cezaevinde geçirmesini engelleyemese de. Vanunu, Aşkelon’daki Şekme cezaevinde yattığı sürece binlerce destek mektubu aldı, Amerika Birleşik Devletleri’nin Minnesota kentinde yaşayan Nick ve Mary Eolff çifti onu evlat edindi, pek çok Hollywood yıldızı ve Amerikan Kongresi üyesi de ona destek verdi. Serbest bırakılması için kampanyları düzenlendi, uluslararası barış hareketinin sembolü haline geldi, defalarca Nobel barış ödülü adayına gösterildi. İsrail’in bütün bunlara tepkisini 1997’de dönemin Cumhurbaşkanı Ezer Weizman’ın sözleri yansıtıyordu: “O sırları ifşa eden bir casus. Bunu para yerine ilkeler için yapması bir fark yaratmaz. O vatanına ihanet etti.”
Ailesindense sadece iki kardeşi fotografçı Meir ve bir okulda müdür yardımcısı olarak çalışan Asher ona destek çıktı.
Cezaevinden çıkışında Vanunu’yu yalnız bırakmak istemeyen barış eylemcileri iki haftadır Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’dan İsrail’e akın ediyor. Bunun için çeşitli organizasyonlar da yapıldı. Ama İsrail, Vanunu’ya karşı aldığı bir dizi kısıtlamayla bunların önünü kesti.

İSRAİL’İN KISITLAMALARI
İsrail’in kısıtlamaları Vanunu’dan duyduğu korkuyu ve kaygıyı net olarak gösteriyor. Yabancılarla görüşemeyecek ve yazışamayacak, e-mail ve faks kullanamayacak. Nerede yaşamak istediğini seçmesine izin verilecek, ama buradan polisi izni olmadan ayrılamayacak. Yabancı büyükelçiliklere, sınırlara, limanlara veya havaalanlarına yaklaşmasına izin verilemeyecek. En az bir yıl için İsrail’den ayrılamayacak. Dimona’da teknisyenken nasıl çalıştığı ve hangi koşullarda İsrail’e kaçırıldığından söz edemeyecek. Bu kısıtlamalar 6 ay sürecek, bu süre sonunda tekrar yenilenebilecek. Eğer bunları ihlal ederse yeni bir davadan tekrar mahkeme önüne çıkarılabilir.
İlginç bir nokta da, Vanunu’ya karşı uygulanacak bu kısıtlamaların, 1945’te bölge İngiliz mandası altındayken kabul edilen olağanüstü hal yasasının 108 ve 109 numaralı maddelerine dayandırılıyor olması. Bu kısıtlamalara itiraz eden barış eylemcileri, hem itiraz etmek için, hem de Vanunu’nun hayatından duydukları kaygıyı göstermek için Yüksek Mahkemeye başvurmayı planlıyor.
İsrail devletinin Mordehay Vanunu ile ilgili kuşkuları ise sürüyor. İktidardaki Likud Partisi’nden Yuval Steinitz, eski nükleer teknisyene getirilen kısıtlamalardan söz ederken, amaçlarının, Vanunu’nun devlet sırlarını ifşa etmesini engellemek olduğunu söyledi. Steinitz’e göre, Vanunu’nun elinde hala açıklamadığı bilgiler var. Bu yüzden serbest bırakılmasından hemen önce İsrail güvenlik birimleri, Vanunu’nun hücresine girerek 87 kutudaki belgelerine el koydu.

BÜTÜN OLANLARA VANUNU NE DİYOR?
İsrail’in bu kısıtlamaları ve iç güvenlik teşkilatı Şin Bet’in sıkı denetimi altında tutulacağı uyarıları, kardeşi Meir’in anlattığına göre, bir nevi sürgün yaşantısı koşulları yarattığı için Vanunu’nun moralini bozmuş, onu kaygılandırmış ve kızdırmış. Serbest bırakılmasından iki gün önce Maariv gazetesinde yayınlanan röportajında 18 yıl önce anlattıkları dışında elinde yeni bilgi veya sır olmadığını söyledi.
İsrail basınında yer alan haberlere göre, Vanunu, iki hafta önce Şin Bet’in sorgusunda verdiği ifadede, ABD ile Avrupa’nın İsrail’in nükleer silahları hakkında bilmeleri gereken herşeyi bildiklerini söyledi.
Barış yanlıları hayalkırıklığına uğrayacak, ama cezaevindeki 18 yıl Vanunu’yu yormuş, artık devletle savaşmak istemediğini söylüyor. Tek isteği, kendi ifadesiyle, “İsrail dışında özgür bir adam olarak normal ve basit bir hayat yaşamak”.
Yine de yaptıklarını savundu. “İsrail’in nükleer çılgınlığını açıklamakla doğruyu yaptım. Casus değilim, ama dünyadaki nükleer yarış çılgınlığı sona erdirmek isteyen bir adamım” dedi. Vanunu, bir kez daha İsrail’in nükleer silahlarının yokedilmesi gerektiğini söylemekten de kaçınmadı. Vanunu’nun İsrail devletiyle ilgili görüşleri de oldukça enteresan. “Bir yahudi devletine ihtiyaç yok. Bir Filistin devleti olmalı. Yahudiler nerede isterse yaşayabilir, İsrail’de de, ama bir Yahudi devleti olmamalı.”
Serbest bırakıldıktan sonra en büyük isteği Minnesota’ya giderek kendisini evalt edinen Nick ve Mary Eolff’un yanına yerleşmek ve Amerikan vatandaşı olmak. Yaşadıklarına rağmen kendini özgür bir adam olarak tanımlıyor. Yaşadığı koşullarda aklını kaybetmediği için kendini şanslı sayıyor.
Vanunu’nun fedakarlığı pek işe yaramış görünmüyor. Dünya, en az 200 nükleer silah başlığına sahip olan İsrail’in nükleer programı konusunda hala sessiz.



zumrut_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alıntı ile Cevapla
zumrut_ kullanıcısına teşekkür edenler:
bahriaskin (12-Ekim-2009)

Cevapla

Etiketler
ederim, ilginç, okunmasini, tavsiye, İlginç


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:37.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Powered by BizimCografya.com® Copyright ©2008 - 2011, Baylas
Bu Forumda üyeler kendi düşüncelerini yazabilir bu yüzden yazılan içeriklerden BizimCoğrafya.com Sorumlu tutulamaz. Yinede Yasalarca yasaklanmış içerikleri yada telif hakkı olabilecek içerikleri şikayet etmek için info@bizimcografya.com adresine mail atabilirsiniz, en kısa sürede dönüş yapılacaktır...

Baylas | Coğrafya | Sınav | Mynaq