Konu
:
Zamana Yenik Düşen Meslekler.8nostalji)
Tekil Mesaj gösterimi
14-Temmuz-2011, 22:55
#
1
(
permalink
)
zumrut_
Zümrüt Üye
Üyelik tarihi: 08-Haziran-2009
Ad- Soyad: zumrut
Bulunduğu yer: Yurt dışı
Mesajlar: 1.249
Teşekkürleri: 1.215
762 mesajına 2.493 kere teşekkür edildi.
Zamana Yenik Düşen Meslekler.8nostalji)
Zamana Yenik Düşen Meslekler.8nostalji)
Basmacı
Basma en yaygın kullanılan kumaştı; dar gelirli
hatta orta halli ailelerin kadın ve kızları basma giyerlerdi. Ayrıca amele
ırgat
yanaşma ve uşak boyundan erkeklerin mintanları da basmadandı. Seyyar basmacılar yelken bezinden büyükçe bir bohça
elde demir arşın sokak sokak dolaşırlardı. Basma satan bohçacı kadınlar günümüze kadar ulaştı...
Nalbant
Taşıma ve ulaşım sektöründe kullanılan hayvanların nallanması
hayvan tırnakları altına demir parçası yani nal ya da nalça çakılması
nalbantlığı yaygın bir hale getirmişti. Günümüzde otomobil lastiği ne ise nal da dünün Osmanlısında aynı işlevi görüyordu. Nalbantlar genellikle ulaşım güzergahlarında yer edinirdi.
Mestçi
Kundura ya da pabucun içine giyilen yumuşak ayakkabıya mest denirdi. Değişik türleri vardı. Devenin ayak derisinden yapılanına deve mesti
yandan kopçalısına serhatlı mest denirdi. İç mekanların temiz tutulması
mest giymeyi gerektiriyordu. Mestçi esnafı ayak ölçüsüne göre çalışırdı.
Sayacı
Saya
ayakkabının yumuşak olan üst bölümü yani yüzüydü. Eskiden halk dilinde
evlerin giriş kısmında ayakkabıların çıkarıldığı veya konduğu ufak bölüme de saya denirdi. Zamanla ayakkabı anlamında kullanılmaya başlandı. Sayacı
dünün ayakkabıcısıydı. Yaygın bir zanaattı. Geniş bir müşteri kitlesine hitap ederdi.
Urgancı
Keten
kenevir
pamuk gibi dokuma maddelerinden yapılan ince halatlara urgan denirdi. Gerek ev ekonomisinde gerekse zanaatta urgan yaygın olarak kullanılırdı. Urgancı örme işini bizzat yapar ve malını tüketiciye ulaştırırdı. Genellikle sabit dükkanları bulunurdu. Seyyar urgancı nadir görülürdü.
Bacacı
İstanbul’da yangınların büyük çoğunluğu
temizlenmesi ihmal edilmiş bacalardaki kurumların tutuşmasıyla çıkıyordu. Özellikle ahşap binaların yoğun olduğu kent dokularında
baca temizliği büyük önem taşıyordu. Kış öncesi bacacılara büyük iş düşüyordu. Fırın bacalarının da her ay temizlenmesi öngörülmüştü.
Bileyci
Bıçak ve emsali şeyleri çarka tutup bileyen esnaf genellikle seyyardı. Demirden yapılmış ev aletleri görece değerli eşyalardı. İstanbul’daki bileyci esnafının büyük çoğunluğu
Karadenizli bekar uşağı ya da Buharalı idi. Bileycinin mahalleye gelişi kısa sürede duyulur
ev sekenesi
her türlü kesici ya da yarıcı aleti sık aralıklarla bileyletirdi.
Zerzevatçı
Zerzevat sebze anl..... geliyordu. Zerzevatçı ise bugünün maydanoz
dereotu
salata
hıyar
turp ve marul gibi sebzelerde uzmanlaşmış manavıydı. Kent dokularının bir parçası olan bostanlar
Osmanlı insanının sebze ihtiyacını karşılardı. Zamanla halden
civar ve semt bahçe ya da bostanlarından
pazar yerlerinden tedarik edilir oldu.
Çömlekçi
Topraktan yapılmış çanak
çömlek
testi
sürahi
bardak
kase
küp ve saksı gibi eşyalar satan esnafa çömlekçi denirdi. Orta ve üst gelir grupları
kalaylanmış bakır kap kullanırdı. Eskiden Bayezid Meydanı’nda bir sıra çömlekçi dükkanı vardı. Toprak kapların yerini zamanla bakır ve benzeri maden kaplar aldı. Ama çömlek özellikle kırsal yörelerde günümüzde de hâlâ kullanılıyor.
Pilavcı
Günümüz lokantasında tüketilen birçok besin maddesi
dün seyyar satıcılarca da pazarlanırdı. Çarşı-pazar yerlerinde
meydanlarda hâlâ gözlenen ve düşük gelir grubuna yönelik seyyar pilavcı
lokantaların ya da aş evlerinin yaygınlaşmadığı bir dönemde evinden uzak
sokaktaki insanın öğle yemeği ihtiyacını gideriyordu. Pilavcılar genellikle Karamanlı olurdu.
Salepçi
Salepçi dünün seyyar muhallebicisiydi. Ancak muhallebi pazarlayan seyyar satıcılar da vardı. Salep yumru köklü bir otun dövülmesiyle elde edilen beyaz tozun
şekerli süt ya da su ile kaynatılmasından elde edilirdi. Özellikle kış aylarında bozacılar ve salepçiler müşterinin ayağına hizmet götüren seyyar satıcılardı.
Şerbetçi
Meşrubat sektörünün gözdesi şerbetti. Meyve özü
su ve şeker karışımı bu içecek ya da şurup
yaz aylarında kent insanının serinlemesine vesile olurdu. Ayrıca misafirlere şerbet ikram etmek de adettendi. Şerbetçi dükkanları olduğu gibi
seyyar şerbetçiler de müşteriye hizmet götürürlerdi. Özellikle seyyar demirhindiciler
İstanbul’a İzmir’den gelirlerdi.
Çıracı
Osmanlı uzun yıllar enerji kaynağı olarak odun kullanmıştı. Kömür ancak 19. yüzyılda gündeme gelmişti. Odun
çam gibi reçineli ağaçların yağı ve çabuk yanmaya elverişli kesimleri kullanılarak ateşlenirdi. Genellikle Ürgüplü olan çıracı
tartıyla aldığı çırayı kalem kalem desteler
deste hesabıyla satardı. Özellikle kış aylarında sokakta sık görülen bir esnaftı.
Sucu
Eski zamanlarda hemen her evin bir kuyusu vardı. Ancak içecek su uzaktan getirilirdi. Sucu ya da saka
şehir ya da kasabada su taşımacılığıyla uğraşırdı. Pınar ya da çeşmeden aldığı suyu hanelere sevk ederdi. Limonatacı ve şerbetçi gibi
özellikle yaz aylarında sokakta bardakla su satan seyyar satıcılara da sucu denirdi.
Sepet Hamalı
Motorlu araçlar öncesi kent içi yükleme
boşaltma ve taşıma işleri hamal esnafının gediğiydi. Mevsimlik olarak İstanbul gibi büyük kentlere gelen hamalların güçlü loncaları vardı. Meslek çoğu kez babadan oğula geçerdi. Pazarlarda sebze-mevye taşıyanlarına küfeci denirdi. Her iş kolunun ayrı bir hamal kolu olurdu. Bunların en ünlüleri
iç ve dış bedesten hamallarıydı.
...
..
Kaynak:
Bizim Coğrafya - Hayat Coğrafya'da, Coğrafya Hayatımızda
__________________
Yalan dünya deriz ama yalan olan dünya değil insanlardır. Doğada, insanların ağzından çıkanlar hariç, her şey gerçektir. Yalancı çiçek, sahtekâr kuş, üçkâğıtçı balık yoktur
(Metin Münir)
zumrut_ kullanıcısına teşekkür eden 2 üye:
bahriaskin
(17-Temmuz-2011),
GUNBAN
(15-Temmuz-2011)
reklam verin...
zumrut_
Açık Profil bilgileri
zumrut_ nickli üyeye özel mesaj gönderin
zumrut_ - Daha fazla Mesajını bul